Yapay zekâ alanında iş gücü çeşitliliği gerekiyor
Yapay zekâ belirli bir görev için tasarlanır ancak bazı insanlar bunu yanlış amaçlar için kullanabilir. Yapay zekâdan doğru ve etik şekilde faydalanabilmek, onu geliştirebilmek için her alanda olduğu gibi bu alanda da iş gücü çeşitliliğine ihtiyaç duyuluyor. Yapay zekânın yeterli iş gücü çeşitliliğine sahip olmayışı, cinsiyet eşitsizliği konusundaki endişeleri artırıyor.
Günümüzde, ülkeler ekonomik yarışta öne çıkabilmek için teknolojiye yatırım yapıyor. Fakat bu alanda kadınların adı pek geçmiyor. ABD’de yapay zekâ konusunda yayınlanan bilimsel yayınları kapsamlı olarak inceleyen bir araştırmaya göre, yazarların yalnızca yüzde 13,83’ünün kadın olduğu görülüyor. Yazarları arasında en az birinin kadın olduğu makalelerin oranı ise 1990’lardan bu yana önemli bir değişikliğe uğramamış. Oysa yapılan pek çok çalışma, kadınların varlığının kolektif sosyal duyarlılığı arttırdığı ve daha yüksek kolektif zekâya yol açtığı yönünde.
Kadınlara özel oluşturulan fonlara, kat edilen gelişmelere rağmen, iş hayatında da kadınlar yeterince temsil edilmiyor. Küresel olarak tüm çalışanların yaklaşık üçte biri, yönetim pozisyonunda olan bireylerin ise yaklaşık dörtte birinden daha azı kadınlardan oluşuyor. Yapay zekâ konusundaki araştırmanın bir diğer bulgusu ise Hollanda, Norveç ve Danimarka’daki kadınların AI makaleleri yayınlama olasılıklarının, Japonya ve Singapur’dakilerden daha yüksek olduğu yönünde. Yayınların konularına bakıldığında ise toplumsal konularda AI çalışması yapan kadınların sayısının, bilişim veya matematik alanında çalışanlara kıyasla daha yüksek olduğu saptanmış. Kadınların yaşadığı coğrafya, kültür ve bunun yanı sıra konu da yayınları farklılaştırıyor.
Geleceği erkekler yazıyor
Kadınlar matematik ve teknolojiyi sevmiyor mu, yoksa şans mı verilmiyor bunu daha kapsamlı araştırmalar ile açıklamak mümkün olabilir. Sebep ne olursa olsun bu durum geleceği yazanların erkekler olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yakın geçmişe baktığımızda teknoloji alanında başarı elde etmiş pek çok kadın görüyoruz. Bu kadınların sayısının günümüze kadar yeterince artmadığı da aşikâr. Hâlâ teknolojinin, dijital medya ve sosyal ağlardan oluştuğunu sanan kadın sayısına baktığımızda bu duruma çok da şaşırmamak gerekiyor. Oysa teknolojiyi ilk yazanlardan bazıları kadındı. Onların arasında, eskiden domain almak isteyenlerin ilk başvurduğu NIC’in kurucusu Elizabeth Feinler, dünyanın ilk elektronik bilgisayarı ENIAC’ı programlayan kadın matematikçiler, kişisel bilgisayarların (PC) geliştirilmesinde görev almış Mary Allen Wilkes gibi isimler yer alıyor.
Smalltalk-80 programlama dilinin gelişiminde rol alan Adele Goldberg, aynı zamanda GUI teknolojisinin de kurucularındandı. Carol Shaw ise ilk kadın video oyun programcısı olarak biliniyor. Bu saydıklarım sadece birkaçı, liste oldukça uzun. Önemli olansa, geçmiş listenin uzunluğu değil gelecekte daha fazla kadını teknoloji alanında görebilmemiz. Bu sebeple de STEM eğitimleri kadar ailelerin kız çocuklarını desteklemesi, onları yüreklendirmesi, iyi eğitim almalarının sağlanması son derece önemli. Eğer iş gücü çeşitliliğini sağlayamazsak kendimizi sadece erkek bakış açısıyla kurgulanmış bir gelecekte bulabiliriz.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73
Geleceyi erkeklerin yazması çok iyi
Rusiya prezidenti müqəddəs kitablardakı bu gün
Cok iyi fiyata